(https://i.hizliresim.com/nOODbR.jpg)
Aşk Üçgeni
Bu efsanevi hikâye, daha Mısır medeniyetinin ilk izlerini taşıyan evvel zamandan daha evvel bir tarihe ait olup, Piramitlerin hiç inşa edilmemiş bir zamanında yaşanmıştır…
Tamamen bana ait olup, hiçbir tarih kitabında bulamazsınız. Bu yüzden taklitlerinden sakınınız…:):)
Bu zamanlar taşın taş üstüne konmadığı, Mısır halkının çöl üzerinde bezden çadırlarda hayatlarını sürdürdüğü bir zamanmış…
Göçebe hayatı gibi yaşayıp en iyi yere yerleşme hayali ile dolaşırlarmış uçsuz bucaksın çölde..
Bir gün bu kervanlardan birine yeni bir aile katılmış. Bu ailenin yiğit mi yiğit delikanlı mı delikanlı bir oğlu varmış…
Herkes gözlerini dikmiş çöl kervanına yeni taşınan aileye bakıyormuş Genç adam birkaç saat içinde çadırı kurmuş ve babasına “Babacığım ben gidip yiyecek bir şeyler avlayım. Siz bir güzel dinlenin” demiş ve oklarını almış çıkmış…
Çöl kaktüslerinin olduğu bir bölgeye gelmiş. Bir kıpırtı sezince okunu fırlatmış. Fırlatmasıyla birlikte bir çığlık sesi yükselmiş.
Aman Allah’ım o da ne!!
Kaktüsün gölgesinde dinlenen bir genç kızı örgülü saçlarından kaktüse oklamamış mı?
Hemen yanına gidip nezaketle kızın saçından okunu çıkarmış. Çıkarmış çıkarmasına ama kızın hem korkudan hem kızgınlıktan büyümüş gözlerinde ki ok gibi bakış, delikanlının gözlerinden girip kalbine saplanmış…
Kız o kızgınlıkla gözden kaybolmuş. Delikanlı birkaç bir şey avladıktan sonra çadıra geri dönmüş.
Kadere bakın ki taşındıkları mahalle tam da genç kızın dibindeki çadırmış…
Kız her sabah oktan bakışlarını delikanlıya çevirir, delikanlının her geçen gün bu bakışların saplandığı yerde yarası kanarmış…
Sonunda dayanamamış. Babasına durumu anlatmış.
Babası “Gidelim oğlum” demiş. “İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara sonunda ölüm yok ya” demiş..
Neyse uzatmamayım. Gitmişler kızı istemişler. Fakat kızın babası çok nemrut bir adam, dediği dedik çaldığı düdük. Şart koşmuş hemen ve demiş ki..!
“Seni sevdim delikanlı ama benim bir şartım var. Ben kızımı çadıra vermem. Eğer gerçekten seviyorsan önce bir ev inşa etmelisin”
Oğlan bunun üzerine ne yapsın onaylamış bu durumu…
Başlamış ev yapmaya. O zamanlar proje yok tabii, oğlan kafasındaki tasarımı uygulamaya başlamış. Kızı rahat ettirebilmek için alanı biraz geniş tuttuğundan ev bitmek bilmiyormuş. Biraz oradan, biraz buradan bir taş eksilteyim derken. Adına “Aşk üçgeni” dediği ilk piramit’in inşaatına başlamış…
Ama öyle kolay değil, “Yuvayı dişi kuş yapar” derler. Kız Allah için çok yardım etmiş delikanlıya ama yinede öyle basit değilmiş o şartlarda bu durum…
Zaman insafsızdır akmış gitmiş. Kız 80 delikanlı 82 yaşına gelmiş. Artık o son taşı koyduğu gün delikanlı dede aldığı haberle yıkılmış. Genç kız nine vefat etmiş. Haberi duyar duymaz dedenin kalbi dayanamamış ve oracıkta can vermiş…Ve her ikisinin bu ev dedikleri piramit’e defnetmişler. Uğraştıkları bu ev onların mezarı olmuş…
İşte asıl efsane bundan sonra başlıyor. Bu hikâyeyi duyan yüksek makam firavunlar bu eşsiz inşayı görmek için akın akın gelmişler…
Gördükleri karşısında hayretler içinde kalmışlar. Kıskançlıktan delirmişler.”Bu delikanlı bunu aşkı için yapabildiyse bizde yaparız” demişler..O demiş “Bende mezarımı böyle isterim” Bu demiş “Bende mezarımı bundan yaptıracağım. Hepsi bütçelerine göre büyüklükte mezar yaptırmışlar kendilerine ”Böylelikle bugüne kadar gelen piramitlerin sırrı bugün benim efsanemde çözülmüş. :)
Yani okuyucular. Aşk öyle basit değil, şimdiye kadar piramitlerin sırrı uzayda, karada, denizde yanlış yerde aranması yüzünden çözülemedi…
Asıl aşk üçgenidir bu piramitlerin adı yaaa… Her işin ucunda mutlaka aşk vardır…
Diyeceksiniz ki, “Kızın babası ölmüştür. Neden evlenip öyle devam etmemişler” ( Gülüm özellikle buna takılır) :)
Baba nemrut öyle papuç bırakır mı? Ölürken vasiyet etmiş ve mezarını iki çadırın arasına kurdurmuş… Her sabah onu görsünler de hatırlasınlar diye… Kızı ev sahibi olmuş sonunda hem de efsaneleşerek. Herkes ermiş muradına
Bende “Yalandan kim ölmüş” deyip çıkayım kerevetine..:)
“Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk”
08 Eylül 2013@Bircan