
HER GÜN UĞRARIM
Sabah kahvaltımı yaptıktan sonra - ki aslında kahvaltı saati demek pek doğru olmaz- torunumdan da fırsat bulursam öğlene doğru bilgisayarımın başına geçerim.
Google sayfasının üst kısmında önceden kaydettiğim belli siteler vardır, günlük uğradığım. Kayıtlı çubukta ilk sırada “antoloji.com” sitesi yer alır, .
İlk göz ağrım diyebilirim bu siteye.
Çok da ustaca olmayan ilk şiirlerimi bu sitede yayımlamıştım.
Pek çok arkadaşla bu sitede, sanal da olsa, gerçekmiş gibi tanışmıştık.
Şiir arkadaşlığı, paylaşım arkadaşlığı ve zamanla dostluklar kurmuştuk bazılarıyla.
Hatta karşılıklı yazmış, yazışmış, eleştirmiş, yol göstermiş, yol bulmuş ve eleştirilmiştik. Bence burası bir ekoldu, güzel bir okuldu.
Okudukça kendimizi de geliştirmiştik diyebilirim.
Çok güzel eserler, şiirler, hatta romanlar yazan arkadaşlar olmuştu.
Benim tanıdıklarımdan eserlerini bana gönderenler da oldu tabii. Şiir kitaplarını, romanlarını okudum. Satın almam gerekenleri aldım.
Kısaca tam bir edebiyat köşesiydi.
.
Zamanla özelliğini kaybetti.
Güzel eleştiri yazanlar yazmaz oldu. Şiirler paylaşılmaz oldu.
Sanırım biraz da bazılarının bencilliğinden, kıskançlığından veya paylaşamama arzularından kaynaklandı.
Neticede insanın olduğu her yerde olması mukadder olanlar yine oldu.
Kısmen site yönetiminin olumsuz ve belki de yanlı ve umursamaz tutumundan dolayı çoğumuz kırıldık, sanki biraz küstük ve protesto ettik, şiir paylaşmayarak.
.
İkinci sırada “akhepedia.com” sitesi ki, benim için gerçek bir değer olarak hep en önlerde olandı. Özellikle site sahibi arkadaşın olumlu, anlayışlı tutumu yanında şairliği, araştırmacı yanı, tek başına da olsa sabırlı hali, bu sitede kalmamdaki tercih sebebim oldu.
Bu siteyi bunun için daha çok seviyor, bu sitede yazmaya gayret gösteriyorum.
Bazı teknik eksiklileri olmasa…
Misal, eseri yazana yorum yapıldığında, ana sayfada yorum yapanın adıyla görünüyor. Her defasında cevap yazılmazsa en son kim yazmışsa ona ihale edilmiş gibi kalıyor, yazılmış ve yayınlanmış olan yazı veya şiir.
Tabii yazı ve şiir ekleyen sayısı az olunca birkaç kişinin adı görünüyor, ana sayfada. O da bir başka olumsuzluk mu desem, bilemiyorum.
…
Asıl konuya gelemedim sanırım.
Niyetim giriş yaparken ufak ufak tanıtımlar da yapmaktı.
.
Bir de, maalesef “OKUMA ÖZÜRLÜ” bir topluluk haline geldik, günden güne.
“Kısa olsun, kestirmeden söylensin, yeter” anlayışıyla kimse uzun yazıları okumak istemiyor. Hele ki, şu akıllı telefonlar çıktıktan ve Facabook gibi, İnstegram veya Twitter gibi sitelerde resim, video, kısa yazılar paylaşmak kolaylaşıp görsele ilgi artınca yazının uzununa tahammül kalmadı. Bir de hazır kart dediğimiz görseller var ki, o an düşündüklerimize hitap edenleri kopyalayıp paylaşamak daha kolaylaştı. Yani çoğu kişi kolaycılığı tercih eder oldu.
Üretmek bitti.
.
Akıllı telefonlar deyince aklıma Köroğlu’nun bir dörtlüğü geldi.
Alıntı:
“DÜŞMAN GELDİ TABUR TABUR DİZİLDİ
ALNIMIZA KARA YAZI YAZILDI.
TÜFEK İCAD OLDU MERTLİK BOZULDU
EĞRİ KILIÇ KINDA PASLANMALIDIR”
…
‘Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu’ misali, akıllı telefonlar çıkalı kalem kutusundan çıkmaz oldu. Parmaklar yazı yazmaz oldu. Hatta kalem – kâğıt taşınmaz oldu.
Ne diyelim, zaman bunu gerktiriyor olmalı.
Kalem de, yazı da zamana yenik düştü.
*
Yine antoloji’den Mehmet Yücel’in şiirinden aldığım bir dörtlükle devam edeyim.
Alıntı:
“TÜFEK İCAT OLDU MERTLİK BOZULDU
KÖROĞLU'SU NERDE AYVAZ'I NERDE
YİĞİT ZİYAN OLDU MERT ZİYAN OLDU
ÇOĞUNDAN VAZ GEÇTİK BİRAZI NERDE”
-antoloji.com’dan alıntı
Mehmet Yücel - Kayıt Tarihi : 6.7.2007 –
*
Şimdi sayfalara baktıkça, akıllı telefonlar icat oldu; millet faceci, instegramcı, twitci oldu.
Değerli sayfalarda yazanlar bozuldu, demek geliyor içimden.
.
Ne Köroğlu kaldı, ne Ayvaz’ı
Ne yazanı kaldı, ne yazı.
Ne çoğu kaldı, ne de azı!..
Ne minnet, ne muhabbet, ne de razı!..
.
Ne diyelim, zaman…
Okuyanlara ve yazanlara benden sevgi, saygı ve selamlar…
26 Ekim 2019
Hikmet Çiftçi