(http://i.hizliresim.com/Kg9Ry0.gif)
Yasak Pencere(Hayat Işığı Son Bölüm)
"Eğer kalbiniz konuşmaya başlamışsa, bütün kâinat susar…"
Kalemi eline alan genç adam, kalbinden gelen sese kulak vererek yazmaya başladı.
Güvercinin kanadındaki dikenin gülünü bahçemde, kaderin zincirindeki kolyeyi yüreğimde bulduğum Zümrütüm, bana yakınları uzak, uzakları yakın eden, sönmüş güneşimi lava çeviren bahtım, gözlerindeki derinlikte huzuru bulduğum, içimdeki aşkın hayat yanı, dudaklarımdaki gazel, ellerimdeki boşluğun sahibi ben seninle var oldum, seninle varım…
Yazmış ve o günün yorgunluğu ile huzur içinde uykuya dalmıştı…
Sabahın ilk ışıkları sızarken bugünün başka bir gün olacağını sezdi içinden, acı içinde açtı gözlerini, ayağını şiddetle yatağının kenarına çarpmış ve bu ona derin bir acı vermişti. Ne yapacağını şaşırdı birden, acısına sevinmelimiydi? Evet evet sevinmeliydi. Hissettiği ayaklarının acısıydı. Yavaşta doğruldu, ayağını yere bastı, “Aman Tanrım” yere basıyorum diye bir çığlık attı. Yardımcıları odasına koşuşup onu öyle ayakta görünce sevinç çığlıkları attılar…
Tam o sırada güvercin göründü pencere kenarında, ne gariptir ki ayağında not yoktu. Yazdığı kâğıdı ayağına bağladı ve uçmasını izledi. Kısa sürede genç kızın eline geçmişti not, okuduğunda o güzel gözleri büyüdü şaşkınlıktan, nehrin kenarında gördüğü kişinin notun sahibi olduğunu anladı. Bir yandan üzülüyordu. Neler demişti ona öyle..!
Hemen eline kalemini aldı ve kalbinde hissettiklerini kâğıda döktü…
Kalbimi yalnızlığın köleliğinden kurtaran yabancı, varlığıma pusular kuran, sevdamın dilsiz yanı, gözlerimdeki huzura doğan güneşim, kaderinin boynuna taktığın zümrütte benim, ellerinin sahibi de, sen güneş olup bana sızmadıkça bu zümrüt ışık olup hayat saçar mıydı?
Aşkı hiç olmayacak yerde canlandırıp hayat katar mıydı?
Yazdı ve yolladı…
Ve o andan itibaren her ikisi de kendilerini bahçede buldular. Genç adam çok halsiz atıyordu adımlarını ama kalbi uçuyordu adeta, bu ona güç veriyordu. Birbirlerine öyle bir sarıldılar ki, olanı biteni etrafındakiler hayretle izliyor, ne diyeceklerini bilemiyorlardı. Birden sesini yükseltti genç adam kesin bir kararla “Yasak ettiğim pencerenin duvarlarını yıkın” diye yankılandı sesi…
Kısa süre içinde duvar yıkıldı.
"Duvarı ne kadar yüksek yaparsanız yapın gün ışığı ile aşkı hiçbir şekilde engelleyemezsiniz. Her neredeyse zamanı geldiğinde kalbinize sızar…"
Evlilik hazırlıkları başlayıp, kısa sürede rüya gibi bir düğünle evlendiler. Tüm ülke davet edildi. Genç adamı ve genç kızı kısa süre içinde herkes çok sevmişti… Mutluydular…
"Yasakları insan ancak kendi koyabilirdi. Kader yasak dinlemez. Her zaman oluşması zamana bağlı olanlar gelip sizi bulur. Her ne kadar kaçarsanız kaçın…"
Yalnız kaldıklarında Zümrüt, genç adamın gözlerine bakıp, “Yabancı” dedi. “Ben hala kalbimi çalan adamın adını bilmiyorum. Sizi seven bu kalbe adınızı bahşeder misiniz?”
Pırıltılı gözlerle gülümsedi genç adam, güzel kızın kulağına hafifçe fısıldayarak, “Benim adım Güneş” dedi…
Bu söz üzerine bütün kâinat susmuştu sanki.
Aşk galip gelmişti. Bundan sonra her şey susacak aşk konuşacaktı…
08 Şubat 2014"Son"@Bircan